29 Aralık 2024 Pazar

Çalıkuşu

ÇALIKUŞU
Çalıkuşu romanı Reşat Nuri Güntekin tarafından kaleme alınmış Türk edebiyatının en önemli eserlerinden biridir.Filmi ve dizisi de bulunan bu roman çok sevilen bir eserdir.Roman kitabın başkahramanı olan Feride'nin yaşadıklarını anlatır.
Özet
-Küçük yaşta anne ve babasını kaybeden Feride teyzesinin gözetiminde bir Frasız okuluna yerleşir.Çok yaramaz olmasından mütevellit ona arkadaşları tarafından Çalıkuşu adı takılır.Feride yaz tatillerini teyzesinin köşkünde geçirir.Yıllar geçtikçe Feride büyümektedir.Feride teyzesinin oğlu Kamran'a aşık olur ve nişanlanırlar.Düğün günü bir kadın gelir ve Kamran'ın başka bir kadınla ilişkisi olduğunu söyler.Bunun üzerine Feride kendine yapılan bu ihaneti gururuna yediremez ve düğün günü kaçar.Feride her şeyden uzaklaşmak için Anadolu'nun farklı yerlerinde öğretmenlik yapar.Öğretmenlik yaptığı İlk köy olan Zeyniler köyünde Munise adında bir kızı evlatlık alır.Zeyniler köyünde bir eşkıya ile jandarma arasında kavga çıkar ve biri yaralanır.Bu yaralı köy odasına getirilir ve Feride burada Doktor Hayrullah Bey ile tanışır Doktor Hayrullah Bey oldukça yaşlı biridir.Feride gibi bir kadının bu köyde öğretmenlik yapmasına şaşırır ve onun tayinini il merkezine aldırır.Feride'nin yeni gittiği yerde güzelliği nedeniyle ona İpekböceği lakabı takılır. Şeyh Yusuf adında biriyle tanışır ve arkadaş olurlar.Ama Şeyh Yusuf Ferideye çok aşık olur.Zaten verem olan Şeyh Yusuf ölür ve Feride yine tayinini ister.Maarif Müdürünün emriyle Çanakkaleye giden Feride'nin güzelliği ile başı burda da belaya girer ve ona Gülbeşeker lakabı verilir.Burada bu bölgenin en zengin ailesinin kızına öğretmenlik yapar.Aile Ferideyi bir gün konağa yemeğe davet eder.Bu davetin sebebi konağın sahibi kadının akrabasının Feride'yi beğenmesidir.Feride bu evlenme teklifini reddeder.Bu olayın gerçekleşmesinden kısa bir süre sonra başka bir adamdan daha evlenme teklifi alan Feride bunu da reddeder.Feride bu olaylardan dolayı çok utanır ve sokağa çıkamaz olur.Daha sonra Nazmiye adında bir kadın Ferideyi yemeğe çağırır ama bu yemeğinde sebebi Burhanettin Bey ile Feride'nin arasını yapmaktır.Feride Çanakkalede'de daha fazla kalamayacağını anlar ve İzmir'e gider burda bir kıza Fransızca dersi vermeye başlar ve artık onların köşkünde kalır.Burda Kamran'ın o kadınla evlendiğini duyar.Köşkte de barınamayan Feride Maarif İdaresine gider ve Kuşadasında öğretmene ihtiyaç duyulduğunu öğrenir.Ve Kuşadasına gider.Kuşadasında görevini mutlulukla yapar.Savaşın başlamasıyla okul hastaneye dönüşür.Daha sonra Zeynilerde tanıştığı Hayrullah Beyi burda da görür ve onun isteğiyle hemşireliğe başlar.Savaş bittikten sonra okul tekrar kurulur ve Feride Müdire olur.Acılar Feride'nin peşini burda da bırakmaz.Munise hastalanır ve ölür.Feride'nin üzüntüsünü gören Hayrullah Bey onu yanına alır ve Feride Hayrullah Beyle yaşamaya başlar.Oradaki halk bunu hoş görmez ve Feride ile Hayrullah Bey kağıt üzerinde evlenir.Feridenin günlüğünü okuyan Hayrullah Bey onun Kamranı ne kadar sevdiğini anlar ve bu günlüğu postalayıp Ferideye verir o öldükten sonra Feride bunu Kamrana götürür.Eşi ölen Kamran her ne kadar onla evlensede hep Ferideyi sevmiştir.Kamran bu günlüğü okuduğunda gizlice kadıya gider ve Feridenin haberi olmadan onunla evlenir.


14 Aralık 2024 Cumartesi

Anton'la El Ele

Anton'la birlikte yapabileceğimiz birçok şey var.İlk olarak yaşadığımız yerde insanların gelirlerine bakardık geliri düşük ailelere para yardımı yapardık.Sokaklarda yaşayan insanlar için ise ücretsiz bir pansiyon gibi bir şey kurardık ve evsizler burda barınırdı.Stefan Zweig de bizim reklamımızı yapardı ve bu ailelere yardım etmek isteyen zengin insanlar bize ulaşabilirdi.Sadece insanları düşünmek yanlış olurdu.Sokaktaki diğer canlıları da unutmamamız gerekli onlar için de gerçekten mutlu bir şekilde barınabilecekleri bir yuva kurardık.Ayrıca Anton'la birlikte yaşadığı olumsuz bir olaydan dolayı psikolojisi bozuk olan insanların yanına gidip onlarla konuşup acılarını az da olsa dindirebilirdik.Yardım sadece somut ihtiyaçlardan oluşmamalıdır insanların ve hayvanların soyut ihtiyaçları da vardır.Bunların başında sevilmek gelir.Eğer onlara sevildiklerini hissetirebilirsek kendilerini çok daha iyi hissedebileceklerini düşünüyorum yardımlar sadece maddi olmamalı manevi yardımlar da yapılmalıdır.Ve derste öğretmenimizin bahsettiği gibi yardımlar insanların ihtiyaçları gözetilerek yapılmalıdır.Herkesin ihtiyaçları aynı olmayabilir.Unutmayalım ki bu dünyada herkes birbirine muhtaçtır.Allah herkese Anton'un yardımseverliğinden versin.

5 Aralık 2024 Perşembe

Sevgi Neydi?

Sevgi neydi
Sevgi emek miydi
Bir şeye emek verdiğimizde onun karşılığını bekleriz peki sevgi de karşılıklı mıydı
Romeo'nun hayatında Rosaline olsaydı yine Julieti sever miydi?Oysaki Romeo Julieti kendini öldürebilecek kadar çok sevmişti.Eğer Rosaline Romeoyu terk etmeseydi Shekespeare'ın bu ünlü romanı olmazdı.Romeo Julieti sadece düşmanının kızı olarak tanıyacaktı.Ya da başka bir senaryoyla Romeo hayatında Rosaline olmasına rağmen Juliete ilk görüşte aşık olacaktı.Peki Rosaline ne olacaktı.Romeo Rosaline'yi de sevmemiş miydi?Sevgi böyle bir şey miydi?Belkide daha korkunçu Romeo Rosaline'yi unutmak için Julieti sevmişti.Hayatta her zaman belkiler vardır ve olacaktır.Tıpkı keşkeler gibi...Normalde Shekespeare'ın bu ünlü kitabını okuyan biri ne kadar da romantik aşk böyle bir şey olmalı der.Ama kimse ikinci bir senaryoyu düşünmez.Peki ya Nazım çok uzaklara gitmemize gerek yok hele bir de böylesine güzel aşk şiirleri yazan Nazım senin adını kol sattimin kayışına yazdım Piraye diyen Nazımın kayışında Vera yazıyordu.Atilla İlhanın aşkta 3.şahısa yer yoktur şiirini bilir misiniz? Bu hikayeden hareketle bu şiirin ne kadar haklı bir şiir olduğunu görebiliriz.Bazen bir aşk uğruna bir imparatorluk bile yıkılır.Paris ve Helen aşkını ya da Truvayı duymuşsunuzdur.Koskoca bir imparatorluğun yıkımına sebep olan bu aşk hala bile günümüzde konuşulur.Peki Leylayı Mecnun'un gözünde Dünya güzeli yapan da aşk değil miydi?Ve yine bir 3.şahıs mağduru Mem ve Zinin aşkı Kürt edebiyatının en önemli aşk hikayesidir.Ve bu hikayelerin sonucunda aşkı uğruna ölenleri de görüyoruz aşık olduğu kişiyi unutanları da...Biraz da PLATONİK AŞK kavramından bahsetmek istiyorum.Çoğu şairin,yazarın ve şarkıcının ele aldığı bir konudur.Evet hemen herkesin aklına Sezai Karakoç ve aşkı Muazzez Akkaya gelmiştir.Türk edebiyatının en önemli şiirlerinden biri olan Mona Rosa aslında bir akrostişmiş.Peki bu platoniklik kavramı ne demektir.Kısa tabiriyle karşılıksız aşk denir.Aşk normalde güzel bir şey olarak bilinse de platoniklik kavramı gülün dikeni misali karşımızda durmaktadır.Sezai Karakoçla aynı kaderi paylaşan birçok insan var.Kimileri Sezai gibi şiire dökerek kimi şarkı yazarak kimi ise içine gömerek yaşar.Sevgi neydi
Sevgi emek miydi
Bir şeye emek verdiğimizde onun karşılığını bekleriz peki sevgi de karşılıklı mıydı
Romeo'nun hayatında Rosaline olsaydı yine Julieti sever miydi?Oysaki Romeo Julieti kendini öldürebilecek kadar çok sevmişti.Eğer Rosaline Romeoyu terk etmeseydi Shekespeare'ın bu ünlü romanı olmazdı.Romeo Julieti sadece düşmanının kızı olarak tanıyacaktı.Ya da başka bir senaryoyla Romeo hayatında Rosaline olmasına rağmen Juliete ilk görüşte aşık olacaktı.Peki Rosaline ne olacaktı.Romeo Rosaline'yi de sevmemiş miydi?Sevgi böyle bir şey miydi?Belkide daha korkunçu Romeo Rosaline'yi unutmak için Julieti sevmişti.Hayatta her zaman belkiler vardır ve olacaktır.Tıpkı keşkeler gibi...Normalde Shekespeare'ın bu ünlü kitabını okuyan biri ne kadar da romantik aşk böyle bir şey olmalı der.Ama kimse ikinci bir senaryoyu düşünmez.Peki ya Nazım çok uzaklara gitmemize gerek yok hele bir de böylesine güzel aşk şiirleri yazan Nazım senin afını kol sattimin kayışına yazdım Piraye diyen Nazımın kayışında Vera yazıyordu.Atilla İlhanın aşkta 3.şahısa yer yoktur şiirini bilir misiniz? Bu hikayeden hareketle bu şiirin ne kadar haklı bir şiir olduğunu görebiliriz.Bazen bir aşk uğruna bir imparatorluk bile yıkılır.Paris ve Helen aşkını ya da Truvayı duymuşsunuzdur.Koskoca bir imparatorluğun yıkımına sebep olan bu aşk hala bile günümüzde konuşulur.Peki Leylayı Mecnun'un gözünde Dünya güzeli yapan da aşk değil miydi?Ve ylne bir 3.şahıs mağduru Mem ve Zinin aşkı Kürt edebiyatının en önemli aşk hikayesidir.Ve bu hlkayelerin sonucunda aşkı uğruna ölenleri de görüyoruz aşık olduğu kişiyi unutanları da...Biraz da PLATONİK AŞK kavramından bahsetmek istiyorum.Çoğu şairin,yazarın ve şarkıcının ele aldığı bir konudur.Evet hemen herkesin aklına Sezai Karakoç ve aşkı Muazzez Ersoy gelmiştir.Türk edebiyatının en önemli şiirlerinden biri olan Mona Rosa aslında bir akrostişmiş.Peki bu platoniklik kavramı ne demektir.Kısa tabiriyle karşılıksız aşk denir.Aşk normalde güzel bir şey olarak bilinse de platoniklik kavramı gülün dikeni misali karşımızda durmaktadır.Sezai Karakoçla aynı kaderi paylaşan birçok insan var.Kimileri Sezai gibi şiire dökerek kimi şarkı yazarak kimi ise içine gömerek yaşar.

ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ


gözlerin gözlerime değince
felâketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım


ne vakit maçka'dan geçsem
limanda hep gemiler olurdu
ağaçlar kuş gibi gülerdi
bir rüzgâr aklımı alırdı
sessizce bir cıgara yakardın
parmaklarımın ucunu yakardın
kirpiklerini eğerdin bakardın
üşürdüm içim ürperirdi
felâketim olurdu ağlardım


akşamlar bir roman gibi biterdi
jezabel kan içinde yatardı
limandan bir gemi giderdi
sen kalkıp ona giderdin
benzin mum gibi giderdin
sabaha kadar kalırdın
hayırsızın biriydi fikrimce
güldü mü cenazeye benzerdi
hele seni kollarına aldı mı
felâketim olurdu ağlardım
MONA ROZA
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadi kirik kus merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller

Ulur aya karsi kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavsanlar daga
Mona Roza, bugün bende bir hal var
Yagmur igri igri düser topraga
Ulur aya karsi kirli çakallar

Açma pencereni perdeleri çek
Mona Roza seni görmemeliyim
Bir bakisin ölmem için yetecek
Anla Mona Roza, ben bir deliyim
Acma pencereni perdeleri çek..

Zeytin agaçlari sögüt gölgesi
Bende çikar günes aydinliga
Bir nisan yüzügü, bir kapi sesi
Seni hatirlatiyor her zaman bana
Zeytin agaclari, sögüt gölgesi

Zambaklar en issiz yerlerde açar
Ve vardir her vahsi çiçekte gurur
Bir mumun ardinda bekleyen rüzgar
Isiksiz ruhumu sallar da durur
Zambaklar en issiz yerlerde acar

Ellerin ellerin ve parmaklarin
Bir nar çiçegini eziyor gibi
Ellerinden belli oluyor bir kadin
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin ellerin ve parmaklarin

Zaman ne de cabuk geciyor Mona
Saat onikidir söndü lambalar
Uyu da turnalar girsin rüyana
Bakma tuhaf tuhaf göge bu kadar
Zaman ne de çabuk geciyor Mona

Aksamlari gelir incir kuslari
Konar bahcenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sari
Ahhh! beni vursalar bir kus yerine
Aksamlari gelir incir kuslari

Ki ben Mona Roza bulurum seni
Incir kuslarinin bakislarinda
Hayatla doldurur bu bos yelkeni
O masum bakislar su kenarinda
Ki ben Mona Roza bulurum seni

Kirgin kirgin bakma yüzüme Roza
Henuz dinlemedin benden türküler
Benim askim sigmaz öyle her saza
En güzel sarkiyi bir kursun söyler
Kirgin kirgin bakma yüzüme Roza

Artik inan bana muhacir kizi
Dinle ve kabul et itirafimi
Bir soguk, bir garip, bir mavi sizi
Alev alev sardi her tarafimi
Artik inan bana muhacir kizi

Yagmurlardan sonra büyürmüs basak
Meyvalar sabirla olgunlasirmis
Birgün gözlerimin ta içine bak
Anlarsin ölüler niçin yasarmis
Yagmulardan sonra büyürmüs basak

Altin bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanli kus tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapali gece güne
Altin bilezikler o kokulu ten

Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadi kirik kus merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller

Sezai Karakoç Nazım Hikmet

ÇOCUK

Çocuk uyandı
Yanında annesi babası
Annesi hazırladı kahvaltıyı
Mutluydu yuvası

Çocuk uyandı
Yanında onun gibi onlarcası
Kuru ekmekti onun kahvaltısı
Çocuk sevgiye açtı

Çocuk uyandı 
Dışarıda bomba sesleri ve insan çığlıkları
Çocuk bırakın kuru ekmeği,kahvaltıyı
Yaşamaya muhtaçtı
Aynı Dünya'nın çocukları
Niye gözlerini farklı bir dünyadaymış gibi açtı
Bunu yazan çocuk bir türlü anlamadı
Ve bu durumdan muzdarip milyonlarcası

4 Aralık 2024 Çarşamba

Ayrılık

Zormuş sevdiğin yerden veya insanlardan ayrılmak yıllardır süregelen bir soru vardır"Giden mi daha çok acı çeker yoksa arkada bıraktıkları mı?"Otobüs terminalleri bana her zaman soğuk gelmiştir.Bunun asıl sebebi bence geride bırakılan vedalardır.Ayrılıklar sadece insanlar için zor bir durum değildir.Yazın bitip sonbaharın başlamasıyla yapraklarını döken ağaçlar yazın müjdecisi ilkbaharın gelmesiyle yeniden yapraklarını açar ve yeşillenir.Bebeklerde bile ayrılığın zorlukları yaşanır.Annesinin karnından yeni çıkan bir bebek hemen ağlamaya başlar.Ben insanların hayatını mürekkepli kaleme benzetirim.İlk kullandığımızda mavisi çok hoştur ve rahatlıkla kullanılabilir.Bu durum çocukluk dönemidir.Kalemi biraz daha kullandıkça rengi solar ve kullanmak için biraz daha bastırmamız gerekir.Bu da yetişkinlik dönemidir.Kalemin bitimine yakın kullanılması gittikçe zorlaşır ve hatta kullanılamaz kalemi biraz daha kullanabilmek için sallar veya ıslatırız ama tabiki bu da bir çözüm değildir.Her varlığın bir sonu olduğu gibi kalem de biter.Bunu da yaşlılık dönemine benzetebiliriz.Kalemin bitmesinin sözlük anlamı ölümdür.Ölümün tanımı ise ruhun bedenden ayrılmasıdır.Çocuğun annesinin karnından çıkmasınınsa sözlük anlamı doğumdur ve doğumun tanımı çocuğun anne rahminden çıkması veya ayrılmasıdır.Yani insan doğarken de ayrılır ölürken de...Bir cümlelik bir sözlük anlamı olan ölümün insanların canını bu kadar yakması da hayatın garipliklerindendir.Ölümün tarifini edemem çünkü daha önce hiç ölmedim ve ölmüş birine de soramam.Ama bence ölüm vedaların en ağırıdır.Her ayrılığın tabi ki kendine göre zorlukları vardır ama ölümün en zor ayrılık olduğuna kimse itiraz edemez çünkü ölen kişi de ruhunu bırakır arkada bıraktıkları da...Ölümü bir kere yaşarız ama hayatımızın her anında peşimizden ayrılmaz yani ölüm bir kere gelir ama hayatın her anında kendini hissetttirir

Kırmızı Başlıklı Kızı Bir De Benden Dinleyin

Sabah annemin beni çağırmasıyla uykumdan uyanmıştım.Hava çok soğuktu ve üşüyordum.Yataktan kalkıp odamı topladım ve annemin yanına gittim.Annem mutfakta bir şeyler pişiriyordu.Yanına gidip beni neden çağırdığını sordum o da pişirilen yemeklerden bazılarını nenemlere götürmemi istedi.Biz küçük bir kasabada yaşıyorduk nenemlerin evi bizim evden epey uzaktaydı ama ben nenemlere gitmeyi çok sevdiğimden teklifini kabul ettim ve montumu alıp dışarıya fırladı.Hava oldukça soğuktu burnumun donduğunu hissedebiliyordum.Sonra gözüme bir tavşan takıldı.Tavşan çok hoşuma gitmişti.Tavşanın peşinden gitmeye başladım.Tavşan ilerledikçe bende ilerledim çok yorulmuştum ama tavşan beni çok etkilemişti.Sonra tavşan bir mağaraya girdi ben de peşinden ilerlemeye devam ettim.Mağara oldukça büyüktü.Mağarada ilerledikçe bir şeylerin parıldadığını fark ettim.Yolun sonuna geldiğinde hiç beklemedigim bir manzarayla karşılaştım.Kocaman bir dev bana doğru ilerliyordu.Çok korkmuştum ve ölümüne koşmaya başladım.Sonra ayağım bir taşa takıldı ve düştüm tam o anda dev beni yakaladı ve ağzına atacakken annem beni okula gitmek için uyandırdı

Göletli Park

Göletli Park Diyarbakır'ın kalabalık yaşamından kaçıp doğayla buluşmak isteyenler için Göletli Park, mükemmel bir kaçış nok...